Aslında bu yazıyı uzun süredir yazmayı planlıyordum. Ama geçtiğimiz günlerde gelen bir e-posta beni harekete geçirdi. Bir anne, ilkokula giden kızının okul genelinde yapılan 10 deneme sınavından sadece 3'ünde okul 1.si olabildiğini ve bu başarısızlığı (!!) karşısında ister istemez çocuklarına kızarak tepki verdiğini yazmıştı. Gelen e-postayı tekrar tekrar okudum ve bir yanlışlık olduğunu düşündüm. Teyit amaçlı yazdığımda hayretler içinde öğrendim ki anne, gerçekten çocuğunun başarısız olduğuna inanmış.
Tabii ki her anne baba, çocuklarının çok başarılı olmasını ister. Hatta daha açık söyleyelim, en başarılı olmasını ister. Ancak, şunu unutmayalım ki mutsuz çocuk başarılı olamaz. Ben bir pedagog değilim. Bu konuda yazacaklarım, eğitmen gözüyle gözlemlerimin sonucudur.
Anne babaların öncelikle çocuklarına huzurlu bir ortam yaratması gerekir. Özellikle belli bir yaşa gelmiş, birey olduğunu daha fazla hisseden bir çocuğa sürekli "Çalış" demek bir işe yaramayacaktır. "Benim için değil, kendin için çalışacaksın" gibi klişe sözlerin de bir faydası olmayacaktır.
Yapılması gereken en önemli şey çocuğa sorumluluk vermektir. Eğer çocuğumuz ısrarla sorumluluk almaktan kaçınıyorsa, yaklaşımımızı değiştirmemiz gerekir. Einstein'ın da söylediği gibi aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar elde etmeyi bekleyemeyiz. Sorumluluğu vermeden önce çocuğumuzun kendisini önemli hissetmesini sağlamak ve ona değer verdiğimizi göstermemiz gerekir. Söylemek de yetmez, hissettirmek gerekir. Ancak, bu durumda çocuğumuz, ona vereceğimiz mesajı almaya açık olacaktır. Bu ortam sağlandığında çocuğumuzun sorumluluk alması da daha kolay olur.
Ders çalışmaktan kaçınan çocukları motive etmenin bir diğer etkin yöntemi de çocuğumuzun bir adım sonrasını hayal etmesini sağlamaktır. Yani başarı ya da başarısızlık durumunda karşılaşılabileceği senaryoları hissettirmek gerekir. Burada ödül ve cezalardan bahsedilebilir elbette ki ama ceza, çocuğu sahip olduğu bir şeyden mahrum etme şeklinde olmamalıdır. Olası bir ödülden mahrum bırakma şeklinde olabilir. Ancak, ödülün cezadan çok daha etkili olduğunu söyleyebilirim. Başarının takdir edileceğini bilmek motive edicidir. Burada da bir sınır olmalı. Ödülün fazlası çocuğumuzu bir yerden sonra ödül olmadan aksiyon almamaya iter. Bu yüzden ölçülü kalabilmek son derece önemlidir.
Ders çalışmayan çocuklar için ortak bir reçete olmadığını da belirtmek gerekir. Her çocuk ayrı bir birey, ayrı bir karakterdir. Her çocuk özeldir. Kimse bir çocuğu anne, babasından daha iyi tanıyamaz. Dolayısıyla çocuğun eğitim sürecine dahil olan öğretmenlerin de anne, babalarla iletişim hâlinde olması ve onlardan aldığı verileri değerlendirerek rehberlik etmesi gerekir.
Özel dersin en büyük kazanımlarından birisinin de etkin rehberlik konusu olduğuna inanıyorum. Yazar ve 2 çocuk annesi Dr. Karen Mishra, özel dersin faydalarını ilk elden deneyimlediğini söylüyor: "Bir özel ders hocasıyla çalışmak, çocuklarıma gördükleri özel ilgi sayesinde şimdiye kadar başaramadıkları konuları aslında rahatlıkla öğrenebileceklerini fark ettirdi. Çocuklarım düşük zekalı değildi. Sadece bazı şeyleri anlayabilmeleri için özel ders hocasıyla biraz zaman geçirmeye ihtiyaçları vardı. Bu ekstra zamanı ve ilgiyi görmek, bir yandan onların özgüvenini artırırken, diğer yandan da onları küçümseyebilecek arkadaşlarından ve zaman zaman beklentileri gerçekçi olmayabilecek bazı öğretmenlerinden uzak kalarak başarıyı yakalamalarını sağladı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder